İşitme ile eş zamanlı olarak anne karnında başladığı düşünülen dil öğrenimi, bu zamana kadar birçok bilim insanının araştırmalarına konu olmuştur. Fetüsün konuşmanın ritmini algılayabilmesi ve yenidoğanların annelerinin sesini diğer insanların seslerinden ayırt edebilmesi hakkında çalışmalar mevcut olsa da, dil öğreniminin beyindeki sinir mekanizmalarıyla olan ilişkisini açıklamak için daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Mariani ve arkadaşları, uyaran olarak kullanılan konuşmanın, yenidoğan bebeklerin sinir mekanizmalarına etki ederek dil öğrenimini destekleyebilmesi ve bu etkinin anne karnındaki dönemde konuşulan dile özgü olmamasını sorgulamıştır. Araştırmacılar, farklı dillere maruz kalan yenidoğanlarda sinirsel aktiviteyi ölçmek için elektroensefalografi (EEG) tekniğini kullanmıştır ve doğum öncesi duyulan dile maruz kaldıktan sonra sinir dinamiklerinde, özellikle düşük frekanslarda değişikliklerin meydana gelebileceğini öne sürmüştür. Çalışma, yeni doğmuş, Fransızca’ya maruz kalan bebekleri içermektedir ve bebeklerin sinirsel aktivitelerini EEG aracılığıyla ölçülmüştür. Konuşma uyaranları, üç dilde (Fransızca, İspanyolca ve İngilizce) çeviriye eşdeğer cümlelerin doğal kayıtlarından oluşmaktadır. Çalışma, konuşmaya maruz kalmanın öğrenmeyi ve hafızayı destekleyen sinir dinamiklerinde kalıcı değişiklikler yaratıp yaratmadığını ve bu plastik değişikliklerin tüm dillere maruz kaldıktan sonra mı yoksa sadece doğum öncesi dil duyulduktan sonra mı meydana geldiğini araştırmayı amaçlamıştır. Sinir mekanizmalarının değişimini ölçmek amacıyla yenidoğanlar, toplamda yirmi bir dakika süren konuşmaların en başında ve en sonunda üçer dakikalık ses içermeyen bloklara maruz bırakılmıştır. Edilen veriler sayesinde sorgulanan noktalar doğrulanmıştır. Bu bloklardaki etkiler incelenirken delta, teta ve gama olmak üzere üç farklı bant referans alınmıştır. Çalışma, konuşmanın neden olduğu sinir dinamiklerindeki değişiklikleri ve yenidoğan beyninde dil öğreniminin kanıtı olarak α değerindeki varsayılan artışı değerlendirmek için trendi azaltılmış dalgalanma analizinden (DFA) yararlanmıştır. Araştırmacılar, doğum öncesi konuşma sinyalinin düşük geçişli filtrelenmesi ve esas olarak düşük frekanslı bilgiden, yani prozodiden oluşması nedeniyle, özellikle delta ve teta bantlarını hedef alan, düşük frekanslarda sinir dinamiklerinde değişiklikler beklemiştir.
Sonuç olarak, konuşma bloklarıyla yapılan bu çalışma sayesinde yenidoğan bebeklerde sinirsel aktivite ile dil öğrenimi arasındaki bağlantıya ışık tutulmuştur. Çalışmayla birlikte, dil maruziyetinde yenidoğanların sinirsel aktivitelerinde artış gözlenirken bu artışın dile özgü olmadığı ortaya konulmuştur. Yenidoğanların elektrofizyolojik aktivitesinin, özellikle doğum öncesi duyulan dilde, konuşma ile uyarıldıktan sonra artan uzun menzilli zamansal korelasyonlar sergilediğini açıklamıştır; bu, ana dil için beyin uzmanlığının erken ortaya çıktığını göstermiştir. Konuşmaya maruz kalmanın sinirsel aktivitedeki uzun vadeli korelasyonları hızla arttırdığını gösteren sonuçlar, dil deneyiminin beyni nasıl şekillendirebileceğini ve öğrenmeye nasıl katkıda bulunabileceğini vurgulamaktadır.
Yazar: Elif Atay
Editör: Fatma Duran
Referans: Mariani, B., Nicoletti, G., Barzon, G., Ortiz Barajas, M. C., Shukla, M., Guevara, R., Suweis, S. S., & Gervain, J. (2023). Prenatal experience with language shapes the brain. Science advances, 9(47), eadj3524. https://doi.org/10.1126/sciadv.adj3524
-Bioinforange Bilimsel Haber Servisi-
Haber Yazıları, 20> Etki Faktörlü Q1 dergilerinde yayınlanan (listesi için tıklayınız)
bilimsel araştırmaların ekip arkadaşlarımız tarafından incelenip derlenmesi ile hazırlanmaktadır.